İzleyiciler

14 Kasım 2010 Pazar

14 Kasım 2010 Pazar 'İstanbul-Hatay Antakya


































































İstanbul Atatürk Havalimanından Thy ile sabah 08.35 uçuşu ile 10.10 da Hatay'a vardık.











Oradan da otobüsümüze binip Antakya'ya geldik.Öncelikle Saint Pierre Klisesi ve Saint Pierre'in heykelının bulunduğu mahzen gıbı bır yerdeydik içimi ürpertmedi çünkü heykelcik 1932 yılında oraya konmuş,yani günümüzde yapılmış.











Bu mekana ait fotograflar fotoğraf makinemde mevcut oyuzden tatil dönüşü size aktarabileceğim ama onun dışında bazı gittiğimiz yerlerle ilgili cep telefondan olanları buraya aktarabileceğim sorunsuz olarak.











Buradan sonra Antakya eski sokaklarda otobusle kısa bir gezintinin ardından Anadolu Restaurantta yemek herkes mutlaka gelmelı 3-4 meze yemeli , ara sıcak, şalgam suyu ve tabiiki künefis olurmu?Künefeyi anavatanında yemek kadar güzeli yok bunu anladım .Zaten hayatımda toplasanız 5-8 kez bile künefe yememişimdir.Bu mükemmel bir başlangıç oldu diyebiliriz.






















Daha sonra Otobüse binmeden yürüme mesafesindeki Mozaikler için Şehirdeki müzenin yolunu tuttuk.Tek sorun gözume çarpmadan olurmu sizce?Fransızlar mozaikleri yerleştirmiş düzenlemiş biz yine hiçbirşey yapmamışız yani o mozaikleri tozlu raflara terk etmişiz.:(










Neyseki Flassız çekim olanağı ile bolca fotoğrafım oldu hem telefonla hemde fotoğraf makinesi ile:)










Ayrıca Mozaik fanatikliğimi az da olsa gidermiş oldum nasıl mı?tabiiki kitap ayracı ,kartpostal ve rozetle.










Saat :16:15 civarında buradan çıktıktan sonra biran kendimi Taksim meydanında hissettim,öyle bir kalabalık var ki meydanda Atlı Atatürk heykeli(anıtı) ile sanki istanbuldayım genç dolu bir şehir ,kimse kapalı değil(yanı türban veya başı bağlı yok denecek kadar az)ASİ Nehrinin kıyısına bakan otelimize doğru yöneldik sanırım 7-8 dk sonra otele varmıştık.




















Bir bilgi şu ki PinkyLola için bir çok yeni fikir edindim ,ve sabun alınacak şeyler arasında ilk sıradayken yerini damask kumaşlar aldı çünkü yeni tasarım çantalar yaratılacak :)




















Sonra ne mi oldu?Ne olmadı ki desek daha mantıklı ,Öncelıkle odaya gelıp 20 dk kadar dinlendikten sonra rusyadan istanbula gelmiş turistler gıbı uzerımızde ıncecık bır hırkayla eskı yeni tüm sokakları keşfetmeye düştük.Keyifle gezdik ve otele dönduk 18:40 civarı fakat ben bu yazıyı biranönce yazayım diye babamın laptopa kavuşayım hemde yazıyı kağıda yazdığımdan odaya gelmeliydim babamda odasına neyse asansöre bindik bizimle birlikte bir de belboy .Biz 3.kata cıkacagız bastık o belboy 2'ye ,o 2.katta indi biz inemedik asansörde kaldık.Yaklaşık 45 dk kadar orada mahsur kaldık,artık gülmekten yere yapıştık çünkü telefon çekmiyor ve asansöru bi yukarı bir aşşağıya çekiyorlar kapı açılmıyor hatta babam ve ben fotoğraf karesine de yansıdık:)










Kömürlüğüne indirin bari diyorum gülüyorum kamera şakası gibi ,Büyük Antakya otel macerası neyse bir torba muzumuz var sabah 6' ya kadar da vakit var .Dedikki asansör fobisi olan kafayı kesin sıyırdı.Buarada çıktık annem ve arkadaşının bizim asansörde kaldığımızdan falan haberi bile yok.:)















not:Çay bardağındaki çifte kavrulmuş türk kahvesi fincan kalmayınca çaybardağında geldi,bardağımız yok filan diye kıvırmadı kimse:)




Şimdi sırayla Resimleri ekliyorummmm










Yarın sorunsuz internetim olursa Suriye -Halep yazısı olacak :)bakalım nasıl geçecek










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder